Uzun yıllardır ev dekorasyonunun en önemli parçalarından birini oluşturan halılar; çeşitli geometrik motifler, farklı renkler ve desenlerle tasarlanır. Evde çoğunlukla dekorasyon için kullanıldığı düşünülse de halının kullanım açısından farklı işlevleri de vardır. Bunlardan biri ve belki de en önemli işlevi konutun zeminini kapatması ve ısıtmaya katkı sağlamasıdır. Bu bakımdan halıların yalıtım işlevi olduğu da söylenebilir.
Hem yaşam alanlarının daha sıcak olması, hem de daha modern bir görünüm için önemli bir işleve sahip olan halıların tarihsel açıdan da önemi büyüktür. Özellikle Türk halı sanatının kültürümüzde yeri son derece değerlidir. Türkiye ile birlikte genellikle Çin, İran, Hindistan gibi ülkeler de halı sanatı denildiğinde akla ilk gelenler arasında olur. Halıcılık sanatının tarihi M.Ö. 3. Yüzyıllara kadar uzanır. Tarihte bilinen en eski halı olan Pazırık halısı, Türk halı sanatının başlangıcını oluşturur. M.Ö. 3. yüzyıldan bu yana Selçuklu halıları, Osmanlı saray halıları ve çeşitli Türk medeniyetlerine ait halı çeşitleri bulunur. Çeşitli medeniyetlerin birbirinden etkilenmeleri de halı üzerinde yer alan desenleri, halı tarzlarını ve görünümlerini etkilemiştir.
Halı sanatıyla ilgili tarihçilerin birçok araştırma ve incelemesi bulunur. Bu araştırmaların sonucunda tarihteki ilk halıya ulaşılmıştır. Yapılan araştırmalara göre halının tarihi yaklaşık 5000 yıl öncesine uzanır. Keşfedilen bu halı, Altay Türklerine ait Pazırık halısıdır. Pazırık halısı, Altay bölgesinin Pazırık mevkiinde bulunmuştur. Yapılan araştırmalar sırasında bölgede sekiz adet kurgan açılmıştır. Açılan kurganlardan beşincisinde bulunan Pazırık halısı buzulların içerisinden çıkarılmıştır.
Pazırık halısı, motiflerinin zenginliğiyle, dokumasıyla, inceliğiyle bulunduğu yıl olan 1953’te tüm dünya genelinde büyük ilgi uyandırmıştır. Bu kazıları idare eden kişi Sovyet arkeolog Rudenko’dur. Rudenko’nun incelemelerine göre tarihin bilinen ilk halısı 1.89 x 2 metre ebatlarındadır. Halının yüzeyinde 10 santimetrekarede tam 36 bin adet Gördes düğümü tekniği kullanılmıştır. Rudenko, tarihin ilk halısından sonra bir daha böyle bir tekniğe ulaşılamadığını da söyler.
Halı yüzeyinde çeşitli hayvan figürleri yer alır. Özellikle geyik figürü yüzeyde geniş yer kaplar. Bunun yanı sıra yüzeyde süvari, bordür, yirmi dört kare şeklinde çiçekler de bulunur. Yaklaşık 2500 yıllık bir tarihe sahip olan Pazırık halısı, son derece sofistike bir tasarıma sahiptir. Gelişmiş dokuma teknikleriyle de öne çıkan bu halı şu anda Rusya’da bulunan Hermitage Müzesi’nde sergilenir.
Bu halının kökeni tartışmalı olsa da Asya Hunlarına ait olduğu düşünülür. Halının kökenini kullanılan malzemeler de gösterir. Halının dokumasında kullanılan yün ile aynı bölgedeki mezarlardan çıkarılan koyun postlarının yünleriyle aynıdır. Halıda kullanılan boya da aynı bölgeye mevsimsel olarak göç eden bir böcekten elde edilmiştir. Bu ve benzeri çeşitli öğeler, halının o tarihlerde aynı bölgede yaşayan Türklere ait olabileceğini gösterir.
Tarihte bilinen en eski halı Pazırık halısı olarak bilinse de Pazırık halısı bulunmadan önce çeşitli medeniyetlerde halı parçalarına rastlanmıştır. Arkeolog Rudenko daha Pazırık halısını keşfetmeden 45 yıl kadar önce Doğu Türkistan’da başka bir arkeolog tarafından halı parçaları bulunmuştur. Orta Asya keşifleriyle tanınan Macar asıllı arkeolog Stein, Doğu Türkistan’da, Lop gölü çevresinde tahmini olarak 3. veya 4. yüzyıllardan kalma halı parçalarına rastlamıştır. Lou Lan’da bulunan bu halı parçaları, British Museum’da ve Hindistan’ın Yeni Delhi Müzesi’nde sergilenir. Bu halılar, oldukça kalın ve sert yünden üretilmiş ve bükülmüş ipliklerden yapılmıştır.
Bu halıların bazı parçalarında koyu mavi, mat yeşil, üç farklı çeşit sarı, kırmızı ve kahverengi renkler bulunur. Renkler oldukça canlı ve parlaktır. Aynı zamanda kimi parçalarda baklava desenlerine de rastlanır. Şeritler ve çizgiler de bu halıların yüzeyinde yer alan motiflerdendir.
Aurel Stein’den sonra başka bir arkeolog da Kuça bölgesinin batısındaki çalışmalarının sonucunda halı parçaları bulmuştur. Tıpkı Stein’in bulduğu gibi, sert, kalın ve boyasız yünden yapılan bu halıda kırmızı zemin üzerine siyah motifler vardır. Motiflerden biri sarı renk ejder kuyruğunu andırır. Bu halı parçası şu anda Berlin’deki İslam Sanatları Müzesi’nde sergilenir ve 5 ila 6. yüzyıllarla tarihlendirilir.
Abbasiler döneminde de halıcılık oldukça yaygındı. Yapılan bazı çalışmalar Abbasilere ait halılar bulunduğunu gösterir. Arkeolog Lamm tarafından eski Kahire’de, yani Fustat’ta bulunan iki halı parçası da şu anda çeşitli müzelerde sergilenir. Bu halı parçalarının tekniği Doğu Türkistan’ın halı dokuma tekniğini andırır.
Kızıl kahverengi zemine deve tüyü, yeşil ve mavi renklerden oluşan halıda iç içe altıgen yıldız motifleri de bulunur. İki parçanın biri Kahire’de Arap Müzesi’nde sergilenirken diğer parça ise New York Metropolitan Müzesi’nde yer alır. Bu iki parçada da Türk etkisinin bulunduğunu söylemek mümkün.
Türklerin halıcılık konusunda dünyada akla ilk gelen ülkelerden biri olduğu bilinir. Türklerin net bir şekilde bilinen ilk halıları 13. yüzyıldan itibaren ortaya çıkmıştır. Anadolu medeniyetlerinde halı dokumacılığı Konya, Ankara ve Kayseri çevresinde gelişmiştir. 13. yüzyıldan 15. yüzyıla kadar tamamen Türklerin kültürü etkisi altında halılar görülse de 15. yüzyılda halı sanatında Fars etkileri ortaya çıkmıştır.
Bu etkinin sonucu olarak hem kalite hem stil hem de kullanılan teknikler yönünden İran halılarıyla eşdeğer standartlar yakalanmıştır. Türk halılarında genellikle yün, pamuk ve ipek gibi malzemeler kullanılır. Kullanılan malzemelerin her biri Türk düğümü tekniği veya bilinen diğer adıyla Türkbaff ile bağlanırdı. Bu teknikten dolayı Türk halılarında zemin üzerine genellikle geometrik motifler yapılırdı.
13. yüzyılda Anadolu Selçuklu dönemi halıları görülürken 15. yüzyıldan itibaren ise Osmanlı dönemine ait halılar görülür. Osmanlı döneminde bilinen halı çeşitlerinden biri ise Holbein halısıdır. Holbein halıları adını Alman ressam Hans Holbein’den alır. Erken döneme ait Osmanlı-Türk halısı olarak bilinen bu halılar, en çok bu ressamın resimlerinde görüldüğünden bu şekilde adlandırılır. Aslında tarihte başka ressamlar tarafından
ve Holbein’den önce resmedilmesine rağmen yine de bu tip halılar literatüre bu adlandırmayla geçmiştir. Osmanlılara ait Holbein halılarının 4 çeşidi vardır. Bu çeşitler şu şekilde sıralanabilir:
1. Tip Küçük Örnekli Holbein Halısı: Bu birinci tip halılarda zemin küçük karelere bölünmüştür. Orta ise sekizgen desenlerle doldurulmuş karelerden ve her karenin köşesinden çeyrek baklava desenlerinin birleşmesiyle tasarlanmıştır.1. Tip Küçük Örnekli Holbein Halıları genellikle Selçuklu halıları ile benzerlik göstermeleriyle de bilinir.
2. Tip Holbein Halısı veya Lotto Halısı: Bu tip halılar desenler ve görünüm özellikleri açısından 1. tiple benzerlik gösterir. Lotto halısı olarak anılmasının sebebi ise bu halıları ressam Holbein’in hiç resmetmemesidir. 2. tip halılar İtalyan Ressam Lorenzo Lotto tarafından resmedilmiştir. 1. tipten en önemli farkı ise bitki motiflerine sahip olmasıdır.
3. Tip Büyük Örnekli Holbein Halısı: 3. tip halılarda içi sekizgenlerle doldurulmuş, eşit büyüklüklere sahip kareler veya dikdörtgen desenler bulunur. Bu geometrik motifler üst üste sıralanır. Halı boyunca bu geometrik motiflerin sayısı en az iki en fazla dörttür ve bu tip halı oldukça sade bir görünüme sahiptir.
4. Tip Büyük Örnekli Holbein Halısı: 4. tip halılar desen olarak 3. tip halılarla büyük benzerlik gösterir. 3. tip halılardaki desenlere ek olarak bu tip halılara daha küçük sekizgen motifler eklenmiştir.
Holbein halılarının tarihi 15. yüzyıllara denk gelir. Bu dönemden sonra da halı sanatı gelişim göstermeye devam eder ancak kullanılan hayvan figürleri ve geometrik desenler hâlen benzerlik gösterir. Hayvan figürlü halılarla bu halılarda kullanılan karakteristik desenler 16 yüzyılda ve sonrasında da kullanılır. 17. yüzyıldan itibaren ise bu motifler ve desenler kaybolmaya başlar. 17. yüzyılda halılar iki farklı grup altında toplanır. Bunlardan birincisi Uşak halıları; diğeri ise Osmanlı saray halıları. Uşak halıları genel olarak Avrupa’ya ithal edilen halılardır. Bu halılar da kendi içerisinde iki gruba ayrılır: Madalyonlu ve yıldızlı halılar. Madalyonlu halılar yaklaşık 10 metreye kadar uzunluğa sahip olabilirken, yıldızlı halılar ise en fazla 4 metre uzunlukta olur. Uşak halıları genelde Avrupalı devletlerin siparişleri üzerine özel olarak üretilirdi.
16. yüzyılın sonu ve 17. yüzyılın başlarında yaygınlaşan ikinci grup halılar ise Osmanlı saray halılarıdır. Bu halılarda o yüzyıllarda halk ve saray çevresinde yaygınlaşan desenler kullanılır. Yaprak ve çiçek desenlerine sahip halı örneği sıklıkla görülür. Özellikle lale, karanfil, nar çiçeği ve sümbül gibi desenler bu dönem halılarında yer alır.
Türklerde halı sanatı 19. yüzyıla kadar farklı şekillerde kendini göstermiş ve gelişimine devam etmiştir. 1844 yılında Sultan Abdülmecit tarafından Hereke’de kumaş tezgahları kurdurulur. 1881 yılında ise II. Abdülhamit bu kumaş tezgahlarına yüz adet halı tezgahı koydurur. Böylece şimdilerde dünyaca ünlü Hereke halılarının yapımına başlanır.
Günümüz Türkiye'sinde hâlen halıcılık faaliyetleri eskiye nazaran sınırlı olsa da devam eder. Özellikle Konya, Kayseri, Kırşehir ve Sivas halıcılık sanatının yaygın olduğu şehir ve bölgeler arasındadır. Bunun yanı sıra Batı Anadolu’da Isparta, Uşak, Muğla, İzmir ve Çanakkale şehirlerinde; Doğu Anadolu’da ise Kars ve Erzurum’da eski Türk halıları üretilir ve bu halıların korunması ve devam etmesiyle ilgili çalışmalar yürütülür.
Fars kültüründe halıcılık sanatı en net şekilde 15. yüzyılda başlar. Fars halılarında kullanılan desenler çoğunlukla minyatür ağırlıklıdır. Kimi halılarda ise geometrik desenlerden yararlanılmıştır. Özellikle İranlıların Safevi döneminde üretilen halılarda oldukça fazla detay, çeşitli kıvrımlar ve çiçekler bulunur. Gerçek bir ustalık eseri olarak nitelenen bu dönem İran halıları İslam dünyasını ve Anadolu coğrafyasını büyük ölçüde etkilemiştir. Moğolistan ve Hindistan da İran halılarından etkilenen medeniyetler arasındadır.
15. ve 16. yüzyıllarda dokunan İran halıları günümüze kadar gelmiştir. Bu halılar, oldukça yüksek fiyatlardan satılır. Aynı zamanda bu dönemde dokunan halılar her yıl binlerce, milyonlarca kişi tarafından ziyaret edilen ünlü müzelerde sergilenir. Bugüne kadar satışı yapılan en pahalı halı ise Kirman İran halısıdır ve 33.7 milyon dolara alıcı bulmuştur.
Çin halıları genellikle deve tüyünden dokunur. Dokunan desene göre oyma yapılması Çin halılarının en önemli özellikleri arasında yer alır. Çin halısı tarihsel bakımdan 17. yüzyıllara kadar uzanır. Mingler zamanında dokunduğu tahmin edilen Çin halıları İran halı kültüründen etkilenmiştir. Çin’de, bizde ve bize yakın medeniyetlerde olduğu gibi büyük halılar, geniş yün halılar kullanılmazdı. Halı Çin’de genellikle yatakların üzerini örtmek veya masanın altına sermek için tercih edilirdi. Bu amaçlar için kullanılan halılar ise genellikle keçeden veya uçları siyah ve kırmızıya boyanan deve tüylerinden yapılırdı.
Çin’in Ming döneminde ve sonrasında yün kilimler görülmeye başlanır. Aynı zamanda tapınakların zeminleri için paspaslar, duvarlara asılan kilimler ve çeşitli dua halıları da bu dönemlerde ortaya çıkar. 19. yüzyılda, yani 1800’lü yılların sonlarına doğru Çin genelinde halı üretiminin kalitesi büyük ölçüde bozulmaya yüz tutar. Daha sonra Ching Hanedanlığının düşüşüyle ise tamamen kaybolur. 1930’lu yıllardan sonra ise belli bir sermaye ile Çin halıcılığı tekrar canlandırılır. 1949 yılında Çin medeniyetinin halı dokuma geleneği tekrar tüm dünya tarafından duyulmaya başlanır. Çin artık tamamen modern teknikleri kullanarak Hong Kong başta olmak üzere Asya’daki diğer noktalarda halıcılık faaliyetlerini başlatır.
Halıcılık sanatında gelişmiş ülkelerden biri de Hindistan’dır. Diğer medeniyetlere ait halılar kadar değer kazanan Hint halılarının tarihi de oldukça eskidir. 15. ve 16. yüzyıllardaki Fars kültürü halılarından etkilenen ülkelerden biri olan Hindistan hâlen halı üretimi yapmaya devam etmekte ve halılarıyla birçok ülkede alıcı bulur. Çin, Hindistan, İran ve Türkiye’nin yanı sıra günümüzde Afganistan, Gürcistan ve bazı Avrupa ülkelerinde hem geleneksel hem de modern yöntemlerle halı dokuması yapıldığı bilinir.
Semerkant, Kaşgar ve Buhara gibi merkezler de halıcılık konusunda dünya genelinde adından söz ettiren bölgelerdendir. Özellikle Afganistan ve Hindistan’da dokunan halılar Türk halıları kadar yaygınlaşmayı başarmıştır. Avrupa’da da modern tekniklerle bazı bölgelerde halı dokunur ancak bu dokunan halılar genellikle duvar halısı olarak kullanılır.
Milattan öncelere, çok eski yüzyıllara dayanan halıcılık sanatı, ülkemiz başta olmak üzere birçok medeniyette gelişim göstermiştir. Her bir medeniyetin kendine özgü dokuma şekli, kendine özgü motifleri ve desenleri bulunur. Medeniyetler, halı sanatı tarihi boyunca birbirinden etkilenmiş ve dönemsel olarak farklı desenlere ve motiflere sahip halılar ortaya çıkmıştır. Günümüzde de her medeniyete ait farklı halı çeşitlerini bulmak ve bu halıları satın almak mümkündür. Her bir medeniyete ait halı çeşidi, o medeniyetin etkilerini, o medeniyete ait motifleri ve desenleri yansıtır.